23 Temmuz 2017 Pazar

Bakteri I

Çoktastik bir yazıyla daha karşınızdayım. Bu yazı dizisinin ilk bölümünde 'oha' falan olacaksınız, ikinci bölümünde ise tiskinç olacaksınız daha fazla ipucu vermem, hadi başlayalım! 

Evrende Hayat Var Mı?

Bilinenin aksine, evrende dünyaya benzer, hayatın oluşmasına uygun o kadar çok gezegen var ki bunların sayısı dünyadaki kum tanelerinin toplam sayısı kadar. Mars bu listede yok bile, Mars baya boktan bir yer, -55 derecede havasız turuncu bir çöl. Bu listede böyle dağlı, sulu, havalı, güzel sıcalıklı 1015 tane gezegen var.

Kepler-186f: Kepler-186 güneş sisteminin nadide gezegeni Dünya'ya benzer en çok özellik gösteren gezenlerin başında geliyormuş. Kaynak: NASA Ames/SETI Institute/JPL-Caltech

Peki o zaman herkes nerede? Bu gezegenlerde hayat niye yok? İşte Enrico Fermi de bu soruyu cevaplamaya çalışırken bir sürü olasılık öne sürmüş, bunlardan en ilginçleri şöyle:

- Teknoloji çok ilerleyince acaba kendimizi mi patlatıyoruz? Atom bombası, biyolojik sıçış veya CERN gibi örnekler verilebilir. Belki dinozorlara da aynısı oldu - Sahiden dinozorlara ne oldu?
- Hayat var ama biz göremiyoruz/daha görmedik. Göremiyoruz yani herifler o kadar gelişmiş ki haberimiz bile yok, onları algılayabilecek teknolojinin yakınından bile geçmiyoruz. Onların da umrunda değiliz çünkü ilkeliz, bir zararımız yok, eki-yiz, pfft-ız.
- Koşulların güzel olması hayatın oluşması için yeterli olmayabilir. Olmayabilir doğruya doğru yani tamam su olsun sıcak olsun oksijen olsun ama yetmeyebilir. İşte bu konuyu eşeliyoruz bugün.*

Biz Nereden Geliyoruz? 

Biz, güzel insan, istisnasız hepimiz, prokaryotik (ilkel) birkaç bakteriden geliyoruz. Bir hücre duvarı, bir RNA, o kadar! Fikir çok basit; kendini kopyalayabilen bir hücre yeterli, gerisi evrim**.

İlk bakterinin yapısı. Kaynak

3.8 milyar yıl önce dünya bugünkünden çok farklıydı; atmosfer karbondioksit ve azottan oluşuyordu, havada okijen yoktu, hidrojen sülfür (osuruk kokusu) ve amonyak gibi harika kokular vardı, denizler oluşmuştu ve sıcaklıklar ortalama 4-5 derece daha fazlaydı. Bu güzel zamanlarda hücrelerdeki kalıtsal bilginin DNA değil, RNA şeklinde saklandığına dair ilk teori 1960'larda öne sürülmüş. 1980'de Sidney Altman ve Thomas Cech'in ribozimleri (katalizör RNA) keşfetmesi ve 1989 kimya nobel ödülüne layık görülmeleri bu teoriyi güçlendirip, kemikleştirmiş. Buradaki önemli nokta şu; bugün DNA proteinler sayesinde kopyalanıyor, o zamanlarda RNA RNA sayesinde kopyalanıyormuş.

Bu durumda ilk hücreyi oluşturmak için RNA ve hücre zarı yeterli. Bunların kendi kendine nasıl oluştuğunu anlamaya dair çalışmalar devam ediyor ama hidrojen sülfür ve hidrojen siyanür gibi kimyasallar ön plana çıkıyor çünkü bunların tepkimeleri ile RNA'ların yapıtaşları laboratuvarlarda elde edilebiliyor. Bir teoriye göre güneşin rolü büyük (tepkime enerjisini sağladığı için), bu yüzden ilk yaşamın göller ve akarsularda ortaya çıkmış olabileceği düşünülüyor.

Başka bir teoriye göre ise hayat okyanus dibindeki volkanlarda başlamış. Erimiş kaya, sıkışmış gazlar ve artık yer altında neler varsa okyanus dibinden bir çatlak veriyor ve baca gibi tütmeye başlıyor. Bu çok sıcak, basınçlı bir ortam, hem de bol kimyasallı, sulu bir ortam - tepkimeler için çok uygun. Buralarda RNA'nın yapıtaşları oluştuysa, birleştiyse ve üzerine bir de yağdan hücre zarı kaplandıysa, bu iş yürür gider.

Su altı deliğinden - Kaynak

Bir de Buradan Yak 

İkna olduk mu? Bilmiyorum. Haydi bir deli saçması fikir de biz ortaya atalım. Bu ilk bakteri göllerde, akarsularda veya okyanus diplerinde bir şans eseri oluşmamış ama, ne bileyim, uzaylılar tarafından kodlanıp ekilmiş olsun. Ne yazmışlar bu koda: kendini kopyala, kopyalarken hata yap, öl! 3.8 milyar sonra, Windows 38 karşınızda - mükemmel değil ama elinden geleni yapıyor.

Bakteri insana yavaş yavaş evrildi, hep değişti ve daha iyiye ulaşmak için eskiyi öldürdü. Bence burada öğrenilecek çok fazla ders var, yaşam tarzıyla ilgili, çocuk yetiştirmekle ilgili, bir ürün tasarlamakla ilgili, bir kitap yazmakla ilgili... İlk balık sudan çıktığında ahali ona "Yalnız birader, bu bize ters, biz yüzeriz, ne ayaksın?" deseydi... Değişmek zorundasın, evrilmek zorundasın, eskiyi öldürmek, yeniyi dinlemek zorundasın!

-----------------o-----------------

*Buraya kadar bahsettiklerim 'Fermi Çatışkısı' (The Fermi Paradox) yazısından seçmecelerdi, o yazıyı detaylı okumak isterseniz: Türkçe | İngilizce.

**Bilimsel olarak burada biraz fazla kolaya indirgiyorum yazının akışı için. Aslında ilkel hücrelerden, gelişmiş hücrelere evrim aşamadında da anlamadığımız birçok şey var. Mesela 'İlk hücre çekirdeği nasıl oluştu?', 'Mitokondria ne zaman hücre ile birleşti?' gibi sorulara kesin cevaplar veremiyoruz.